Ardından otelden Dalyan pazarını gezmek için ayrılıyorum. Cumartesileri merkeze biraz uzakta kurulan Pazar Dalyan için büyük sayılabilir. Dolaşırken pek fazla turiste denk gelmiyorum ama güzel bir şorta gözümü kestiriyorum. Çok fazla eşya taşımayı sevmeyen biri olarak yanımda fazla giysi getirmemiştim ve eşyalarımın arasına yeni bir şort katmak hiç fena olmaz doğrusu.
Kısa bir kararsızlıktan sonra mavi bir şortta karar kılıyorum.
Ardından da biraz çerez alıyorum. Paramı sağlıklı ve gerekli şeylere harcayarak ayrılıyorum pazardan. Aslında ne kadar az eşyanız varsa o kadar az yükünüz var. Ne kadar az yükünüz varsa da o kadar uzağa gidebilirsiniz. Paramı eşyalara değil, tecrübelere harcamaya çalışıyorum. Seyahatlerimde hem tecrübelere, hem de güzel yemeklere gidiyor paramın çoğu.
Pazar gezmesinden sonra Dalyan çarşı içindeki Mustang barda nar suyu içip, tavuklu salata yiyorum. Merkezi güzel bir yer ama bir de akşam görmek gerek bu barı.
Bir sonra ki durak; radar tepesi. İlk hafta buradan güneşin batışını izlemiştim ama bugün güneş tepedeyken gidiyorum ve yine etkili, yine nefes kesici fotoğraflarla ayrılıyorum buradan. Dik sivrilen bir dağın tepesinden, İztuzu plajına ve bütün Dalyan’a bakıyorum doya doya. Bakarken de uçası geliyor insanın. Yamacın kenarında dururken verdiğim pozlardan birinde süperman gibi uçmayı hayal ediyorum.
Dönüş yolunda, Alev Gözleme’de mola veriyorum. Burası yol üstünde köy usulü bir yer. Manzarası da, gözlemeleri kadar güzel. Hamur işi gözlemenin hepsini bitiriyorum ama buraya kadar gelip de o gözlemeden yememek olmaz. Gözlemelerin hazırlanmasını beklerken de, yapan teyze ile muhabbete giriyorum. Buranın köylüsü çok sevimli bir aile, 90’ların başından beri işletiyorlarmış burayı. Bu işin profesörü olduklarını söyleyebiliriz yani.
Gözleme faslından sonra ardı arkası kesilmeyen çay faslı başlıyor. Günü uzattıkça uzatıyorum ama akşam Okan’ın düğününe kadar başka bir plan yok. Zaten çok beklemiş olsam da, düğüne yine de erken varıyorum.
Düğün için uygun kıyafetler yanımda. Hızlıca değişip süperman modundan çıkıp Clark Kent oluyorum.
Düğün tam bir cümbüş, tam bir eğlence. Her zaman ki gibi gelin ve damadın ilk dansı ile başlıyor sonra biz davetliler kalabalık bir şekilde eşlik ediyoruz ardından da şovlar başlıyor. Folklorcüler türlü türlü danslar sergiliyorlar ama Efeler geliyor onlardan önce, ben de bir zeybek patlatayım istiyorum ama şov olduğu için aralarına karışabileceğim bir an olmuyor. Etraftakiler pek fark etmemiş olsa da apartta bekliyorum, olur da fırsat bulurum, dansa dahil olurum diye ama nafile.
Düğün sonrası bir çorba ve ver elini Sarıgerme. Evet, Sarıgerme’ye gidiyorum. Bir hafta Sarıgerme’de The One Club Otel’de kalacağım.