Gerçi benim burada erken kalkmak için sebebe de ihtiyacım olmadığını bugün yine fark ediyorum. Alarmı 6.45’te kurdum ama 6.30 ayaktayım.
Bugün rafting günü ama öncesinde BC Spa Hotel‘den çıkış yapıp Dalyan Hotel Palmyra’ya geçmem gerekiyor. Araları yaklaşık 3 dakika yürüme mesafesi.
Onca yıl gezmiş, çanta toplama üzerine kitap yazacak seviyeye gelmiş biri olarak bir çırpıda topluyorum eşyaları ve Dalyan Hotel Palmyra’ya otele bırakıyorum çantamı.
Kaunos Tour acentasından organize ettiği tur için gelen servisin ön koltuğunu boş görünce hemen şoförün yanına geçiyorum. Şoförlerin anlatacak çok hikayeleri oluyor çoğunlukla, bugünkü şoförümüz Medeni ağabey de aynı şekilde. Konudan konuya geçerken Erzurumlu olduğunu söylüyor, arkadan bir Çanakkaleli, “ben de Erzurum’da 5 yıl yaşadım” diye lafa giriyor. Sonra bir de Manisalı dahil oluyor sohbete. Hiçbiri de kendi memleketinde yaşamıyor. Türkiye bir kavanoza atılıp çalkalanmış insanlar cumhuriyeti sanki. Göçebe geçmişimizden geliyor belki de. İnsanlar sıklıkla başka yerlere gidiyor yaşamak için.
Medeni ağabey, rafting yapacağımız Dalaman çayının yanındaki başlangıç noktamıza 2 saatte gideriz diyor ama tam bir buçuk saat sonra varıyoruz. Diğer grupları beklememiz gerek, o arada kahvaltı yapmak ister misiniz diye soruyorlar. “Hiç sorun değil, yeter ki yiyecek yemek olsun, istediğiniz kadar beklerim” diyorum.
Sonra rafting öncesi son bilgilendirmeler yapılıyor ve başlangıç noktasına doğru yola çıkıyoruz.
Neşeli bir grubumuz var, grubun adını yemyeşil çam ormanlarına yakışır şekilde kozalaklar koyuyoruz. Sarı botumuza, sarı kastlarımız, sarı yeleklerimizle geçiyoruz. Rehberimiz de oldukça tecrübeli ve iyi.
Daha önceden farklı ülkelerde çok kez rafting yapmış biri olarak heyecanla bekliyorum başlamayı.
İlk dönemeçte botlardan birinden biri suya düşüyor, ardından bir başka bottan biri daha düşüyor, yaklaşık 6 – 7 bot var ve ilk 20 dakikada bizim bot dışında hemen hepsinden birileri suya düşüp, kurtarılıyor. Rehberler temkinli ve dikkatli ama öyle olunca da heyecanı düşük oluyor, en azından benim için. Gerçi mola verdiğimiz noktada, başkalarının konuşmalarına kulak misafiri oluyorum, “Ahmet ölecez oglım, bu ne iş” diyor arkadaşına, bir başka grupta bir kız diğer bir kıza, “vallaha tatilin sonuna kadar değil hayatımın sonuna kadar yetti bu heyecan” diyor.
Hızlı inişler, sert geçişler yapıyoruz ama sanki bir çırpıda bitiyor raftingimiz. Zorluk derecesi 6 üzerinden 4. Zaten 6 seviyesindeki yerlerde rafting yapılmadığı düşünülürse, iyi bir parkur burası.
Dönüşte pilav, tavuk ve salata ikram ediliyor, aslında; ekmek, patates kızartması ve bir şeyler daha var ama ben açık büfenin sağlıklı kısmına yöneliyorum.
Dönüş yolunda herkes sessiz. Yorgunluktan öte güneş çekmiş gibi enerjimizi. İki noktada manzaraya bakmak üzere yavaşlıyoruz, hepsi o.
Akşamüstü Dalyan Hotel Palmyra’dayım. Bilgisayarımı alıp deniz kıyısına yerleşiyorum. Yazımı yazmaya başlamadan önce de iyi bir karışık ızgara yiyorum.