Dün geceden haberleşmiştik sürpriz olmadı ama Mert son anda planı değişebilen insanlardan, gece geliyorum diyip, sabah fikrini değiştirmiş de olabilirdi. Bazen öyle plansız yaşıyor ki, ne yaptığına kendisi bile şaşırabiliyor.
Bugün uzata uzata kahvaltımızı yapıyoruz. İşin aslı uzun oturmalar, fazla dinlenmeler cidden bana göre değil. Ben heyecan dolu, aktivite dolu yaşamayı seviyorum. Belki de o sebeple yıllardır sakin Avrupa’ya değil de, daha heyecan dolu olan Orta Asya’ya, Latin Amerika’ya ve hatta Afrika’nın içlerine seyahat ediyorum. Bugünse İsviçre gibi sakin başlayan günüm Kenya gibi hareketli şekilde devam etti.
İlk olarak Sülüngür Gölü kıyısındaki Ekin Kır Evi’ne gidiyoruz. Sülüngür gölü, meşhur İztuzu plajına giderken yanından çok kez geçtiğim ama bugüne kadar da durup doya doya izleyemediğim bir başka doğa harikası.
Ekin Kır Evi de gölün güzel bir köşesinde çok ferah bir restoran. Öğlene doğru, ikinci kahvaltımızı yapmaya geliyoruz. Mert’le birlikte göle en yakın iki sandalyeye kuruluyoruz. Yerin sahibi Metin Bey sofrayı bir donatıyor ki, aman Allah. Kendisi gerçekten inanılmaz bir insan. Nar ve portakal karışımı bomba bir içecek türetmiş Metin Bey, kuş sütü yerine ondan içiyoruz. Kuş sütümüz de eksik kalıversin artık.
Biz tam yemeğe başlayacakken Metin Beyin yan masada yemeğini bitiren bir çocuğa hediyesini götürdüğünü görüyorum ve kalkıp eşlik ediyorum. Metin Bey, “hediyeyi sadece yemeğini bitirenlere veriyoruz bak” diye hatırlatıyor küçük Ayşegül’e. O da büyük bir şevkle alıyor hediyesini.
Ardından masamıza dönüyoruz ve muhabbete geçiyoruz.
Metin Bey sazı eline alıyor ve başlıyor 15 yıla yakın işletmecilik hayatından notlar anlatmaya. Güzel anısı çok ama benim en hoşuma gidenleri dürüstlüğü ile güvenlerini kazandığı turist hikayeleri. Tomarla parasını unutan İngiliz’in parasını geri vermek için verdiği uğraş, fazla para veren birinin peşinden gidip parasını iade etmesi ve daha neler neler… “Kandıran kendi kaybeder” diyor. Dürüst olanın kazanması, benim gözümde de bir doğa kanunudur. Doğru hep kazanır.
Bu uzun muhabbet esnasında Metin Bey’in laf arasında bilinmeyen bir kaya mezarından bahsettiğini duyuyorum. Sözünü kesmiyorum ama sonradan bu gizli kaya mezarını da görmek isteğimi dile getiriyorum.
Bazı duyarsız insanların zarar vermesinden endişe duyduğum için yerini özellikle belirtmek istemiyorum bu kaya mezarının. 2.500 yıldır korunan bu güzellik ileriki kuşaklara da aktırılsın.
Bu ziyaretten sonra sülüngür gölünün kenarında Caretta Run tişörtümle, Mert yanımda kısa bir koşuya çıkıyorum. Güneş tepemizde çok uzun koşamıyoruz ama gün ortasında, leziz bir kahvaltı sonrası kısa bir koşu bile iyi geliyor.
Akşamında ise daha aktif bir spor faaliyetimiz var. Kozmacha Ajans ile Tanay kardeşler olarak ikiye iki basket oynuyoruz. Enerjimizi emen bir güneş de yok tepede, güzel bir ter atıyoruz hep beraber.